Türkiye’de son yıllarda doğurganlık hızı düşüş eğiliminde. TÜİK verilerine göre, doğurganlık hızı aile başına çocuk sayısında azalma olduğunu gösteriyor. Bu eğilim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailelere yaptığı “en az üç çocuk” çağrısına rağmen, toplum genelinde karşılık bulmamış gibi görünüyor. Aslında, sürdürülebilir nüfus artışı için gereken doğurganlık hızının altında kalması, Türkiye’nin nüfus yapısında demografik yaşlanmaya yol açabilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Bu haberi okurken, Türkiye içindeki ailelerin kaç çocuk sahip olduğu sayılarına bakarken, dünyadaki son istatistiklere de göz atabilirsiniz.
Türkiye’de nüfus yoğunluğu nasıl değişiyor?
Nüfus planlaması politikalarındaki değişim ve toplumun bu çağrılara verdiği tepki, ekonomik faktörler, yaşam maliyetlerindeki artış ve aile kurma yaşının yükselmesi gibi sosyal dinamiklerle de ilişkili olabilir. Öte yandan, Türkiye hala, Avrupa’da 3+ çocuğa sahip olan en çok ailenin olduğu bölgelerden biri.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de doğurganlık hızı 2022 itibarıyla yaklaşık 1.62 çocuk olarak kaydedildi. Bu sayı, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gereken 2.1 seviyesinin oldukça altında. Türkiye’de aile başına düşen çocuk sayısının düşmesiyle birlikte, nüfusun yaşlanması ve gelecekte iş gücü sıkıntıları gibi demografik değişimler yaşanabilir.
Doğurganlık hızı, bir toplumda üreme çağındaki (genellikle 15-49 yaş arası) her kadının ortalama kaç çocuk doğurduğunu gösteren bir ölçüttür. Genellikle toplam doğurganlık hızı (TDH) olarak ifade edilir ve ülkenin nüfusunun kendini yenileyebilmesi için gerekli olan minimum doğurganlık seviyesinin (yaklaşık 2.1) altında veya üstünde olabilir.
2.1’in Altında: Doğurganlık hızı 2.1’in altındaysa, uzun vadede nüfus azalmaya başlar çünkü her nesil bir öncekini tam olarak yenileyemez. Bu durum, yaşlanan bir nüfus yapısına yol açar.
2.1’in Üstünde: Doğurganlık hızı 2.1’in üzerindeyse, nüfus artmaya devam eder, genç nüfus oranı yükselir ve iş gücü artışı sağlanır.
Türkiye’de doğum oranlarındaki düşüş, genç nüfus oranında azalmaya ve yaşlı nüfusun artmasına yol açarken, bu durum sosyal güvenlik sistemi ve ekonomik büyüme açısından da gelecekte bazı zorluklar yaratabilir gibi görünüyor.
Peki, dünyada diğer ülkelerde çocuk sahibi olmayan kişilerin oranı, 1, 2 ve 3+ çocuk sahibi olan kişilerin oranı nasıl değişiyor?
Dünyada hangi ülkede 3+ çocuk daha yoğun?
Dünyada farklı ülkelerde bölgesel olarak çocuk sayısı değişiyor. Doğurganlık hızı, büyük ölçüde sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi, kültürel değerler, dini inanışlar ve devlet politikalarına göre değişiklik gösteriyor.
Sahra Altı Afrika, dünyada en yüksek doğurganlık hızına sahip bölge. Örneğin, Nijer’de kadın başına ortalama çocuk sayısı 6-7 civarında. Bu yüksek oran, genç nüfus oranının yüksek olması, sınırlı doğum kontrol olanakları, kırsal yaşam biçimi ve çocuklara olan ihtiyaç gibi çeşitli faktörlere bağlanabilir. Öte yandan, bu bölgede ortalama insan ömrü, Türkiye’ye göre kısa.
Güney Asya’da doğurganlık oranı düşüş gösteriyor. Hindistan’da örneğin, çocuk sayısı 2’ye yaklaştı. Ancak kırsal bölgelerde bu sayı daha yüksek olabiliyor. Orta Doğu’da, Yemen ve Irak gibi ülkelerde çocuk sayısı fazla; ama Körfez ülkelerinde eğitim seviyesinin yükselmesi ve yaşam maliyetlerinin artmasıyla çocuk sayısı düşüyor.
Latin Amerika’da çocuk sayısı genel olarak azalıyor. Brezilya, Arjantin ve Şili gibi ülkelerde ortalama 2’den az çocuk doğuyor. Bunun sebepleri arasında şehirleşme, kadınların eğitim seviyesinin artması ve ekonomik gelişmeler yer alıyor. Ancak kırsal kesimlerde çocuk sayısı hâlâ daha yüksek.
ABD ve Kanada gibi ülkelerde kadın başına düşen çocuk sayısı yaklaşık 1.5-1.6 civarında. Avrupa’da ise İtalya, İspanya ve Almanya gibi ülkelerde ortalama çocuk sayısı 1.3-1.4 gibi çok düşük seviyelerde. Bu durum, hayat pahalılığı, kariyer odaklı yaşam, çocuk bakım maliyetlerinin yüksek olması gibi sebeplerle açıklanıyor.
Japonya, Güney Kore, Çin gibi Doğu Asya ülkelerinde çocuk sayısı en düşük seviyelerde (yaklaşık 1.3 veya daha az). Uzun çalışma saatleri, yüksek yaşam maliyeti ve çocuk bakımının zor olması, bu düşük doğurganlık oranının başlıca sebepleri arasında. Pasifik Adaları gibi bölgelerde ise çocuk sayısı daha yüksek.
Türkiye’nin, AB ülkelerinin ve ABD’nin karşılaştırılması
Çocuk sayısı olarak, Türkiye, AB ülkeleri ve ABD karşılaştırıldığında, çıkan tablolar şaşırtıcı.
Türkiye, AB çapında en çok 3+ çocukla karşılaşılan bölge. Onun dışında Türkiye’nin doğurganlık hızı, Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle karşılaştırıldığında biraz daha yüksek ama düşüş eğiliminde. Türkiye’de 2022 itibarıyla doğurganlık hızı 1.62 civarındayken, AB ortalaması 1.5 seviyesinde. Bu, Türkiye’nin AB ülkelerinden biraz daha yüksek bir doğum oranına sahip olduğunu gösteriyor ancak iki taraf da 2.1’in altında, yani nüfusun kendini yenilemesi için gereken seviyenin gerisinde.
Türkiye’de doğurganlık hızı, her yıl biraz daha düşüyor. Bu durum, ekonomik koşullar, hayat pahalılığı ve eğitim seviyesinin artması gibi faktörlere bağlanıyor.
AB ülkelerinde doğum oranları daha düşük ve özellikle Güney Avrupa ülkeleri (İtalya, İspanya, Yunanistan gibi) oldukça düşük doğurganlık hızına sahip (1.3 civarında). Kuzey Avrupa ülkeleri (İsveç, Norveç, Danimarka) daha yüksek doğum oranlarına sahip olsa da, onlar bile 2.1 seviyesinin altında.
Yukarıdaki grafiğe göre Türkiye’de, en yaygın görülen aileler 2 çocuklu aileler, ancak 3+ çocuklu aileler de Avrupa’da zirveye oynuyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin doğurganlık hızı 1.62 seviyesinde, yani 2.1’in oldukça altında. Bu da nüfusun kendini yenilemesi için gereken seviyenin gerisinde kalındığını ve üç çocuk hedefinin toplumda yeterince karşılık bulmadığını gösteriyor.
Bu durumun birkaç sebebi var:
Ekonomik Koşullar
Türkiye’de son yıllarda artan hayat pahalılığı, yüksek konut ve eğitim maliyetleri gibi etkenler, aileleri daha az çocuk sahibi olmaya yönlendiriyor.
Eğitim ve Kariyer Odaklı Yaşam
Kadınların eğitim seviyesinin yükselmesi ve iş hayatındaki rolleri, çocuk sayısını etkileyen önemli faktörlerden biri. Kariyer ve eğitim hedefleri, çocuk sayısının azalmasına yol açıyor.
Şehirleşme
Türkiye’de şehirleşme oranı arttıkça, aileler daha küçük aile yapısını tercih etmeye başlıyor.
Ancak, aile yapısı, kültürel ve ekonomik faktörlere göre bazı kesimlerde sayı artabiliyor.
Türkiye’de doğurganlık hızındaki düşüş, önemli demografik sorunları beraberinde getiriyor. Nüfusun yenilenmesi için gerekli olan doğurganlık seviyesinin altında kalınması, gelecekte yaşlanma, iş gücü sıkıntıları ve sosyal güvenlik sisteminde zorluklar yaşanabileceği endişelerini artırıyor. Özellikle genç nüfusun azalması, ekonomik büyüme ve sürdürülebilir kalkınma açısından olumsuz etkilere yol açma potansiyeline sahip.
Sahra Altı Afrika gibi bölgelerde yüksek doğurganlık hızları sürerken, gelişmiş ülkelerde düşük oranlar dikkat çekiyor. Türkiye’nin doğurganlık hızının, 2022 itibarıyla 1.62 seviyesinde kaydedilmesi, 2.1 olan yenilenme seviyesinin oldukça altında kalması, demografik yapıda önemli değişimlere yol açma potansiyelini artırıyor. Bu nedenle, Türkiye’de doğurganlık oranlarını artırmaya yönelik politikaların geliştirilmesi ve uygulanması, ülkenin gelecekteki demografik yapısını sağlamlaştırmak adına büyük önem taşıyor.
Dünya genelinde doğurganlık oranları, sosyo-ekonomik gelişim düzeyi, kültürel faktörler ve devlet politikalarıyla doğrudan ilişkilidir. Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerine göre daha yüksek bir doğurganlık oranına sahip olsa da, bu oran son yıllarda düşüş göstermekte. Ailelerin çocuk sayısına dair tercihleri, ekonomik koşullar, eğitim düzeyi ve şehirleşme gibi faktörlerden etkileniyor. Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “en az üç çocuk” çağrısının toplumda yeterince karşılık bulmadığı gözlemleniyor.