Ev işlerini paylaşmayan erkekler, eşlerinin cinsel isteğini nasıl öldürüyor? Bilim yanıtlıyor

2022 yılında dünyaca saygın Archives of Sexual Behavior dergisinde yayınlanan çığır açan araştırma, ev işlerinin eşitsiz dağılımı ile kadınlarda yaşanan cinsel istek kaybı arasında güçlü ve tartışılmaz bir bağlantı olduğunu bilimsel yöntemlerle kanıtladı. Bu araştırma, sadece cinsellik alanında değil, aynı zamanda sosyoloji, psikoloji ve aile terapisi alanlarında da köklü değişikliklere yol açma potansiyeli taşıyor.

Küresel araştırmalar gösteriyor ki kadınların %59’u ev işlerinin büyük kısmını tek başına yaptığını bildiriyor, ancak bu durumda bulunan kadınlar arasında cinsel istek düşüklüğü dramatik şekilde artıyor. Buna karşılık ev işlerini eşit paylaşan çiftlerde kadınların cinsel istekleri %40’a kadar daha yüksek olarak ölçülüyor, aynı zamanda bu çiftlerin ilişki memnuniyeti oranları da %25 oranında yükseliyor.

Sosyal medyada viral olan “bulaşık yıkayan erkekler daha çok seks yapıyor” şeklindeki şakalar, aslında son derece ciddi bir bilimsel gerçeği mizahi bir dille ifade ediyor. 2022 yılında dünyaca saygın Archives of Sexual Behavior dergisinde yayınlanan çığır açan araştırma, ev işlerinin eşitsiz dağılımı ile kadınlarda yaşanan cinsel istek kaybı arasında güçlü ve tartışılmaz bir bağlantı olduğunu bilimsel yöntemlerle kanıtladı. Bu araştırma, sadece cinsellik alanında değil, aynı zamanda sosyoloji, psikoloji ve aile terapisi alanlarında da köklü değişikliklere yol açma potansiyeli taşıyor.

Eşitsiz ev işi dağılımı, kadınlarda %30-40 düşük cinsel isteğe sebep olurken, ev işlerini eşit paylaşan grupta,%40 daha yüksek cinsel istek ve %25 daha yüksek ilişki memnuniyeti görülüyor. Yüksek mental yük taşıyan kadınlarda %35 cinsel istek azalması  oluyor. Detaylar devamında:

Küresel perspektiften ev işi: Eşitsizliğinin Boyutları

Dünya Genelinden Çarpıcı Veriler ve Karşılaştırmalar

Birleşmiş Milletler İstatistik Ofisi’nin 2015 yılında yayınladığı kapsamlı raporuna göre, dünya genelinde kadınlar ev işlerine erkeklere kıyasla ortalama olarak haftada 4,6 saat ayırırken, erkekler bu süreyi sadece 1,9 saat olarak geçiriyor. Bu veriler daha da derinleştirildiğinde, gelişmiş ülkelerde kadınların günde ortalama 30 dakika, gelişmekte olan ülkelerde ise 50 dakika daha fazla toplam iş yükü (ücretli ve ücretsiz işlerin toplamı) taşıdığı görülüyor. Bu durum, kadınların küresel iş gücündeki participation oranının %50 civarında kalmasına katkıda bulunurken, erkeklerin %77’lik participation oranına sahip olmasını açıklıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nden Detaylı Analiz

Pew Research Center’ın 5,152 kişi üzerinde gerçekleştirdiği kapsamlı araştırması, ev işi dağılımındaki toplumsal cinsiyet farklılıklarının ne denli köklü olduğunu ortaya koyuyor:

Kadınların %59’u ev işlerinin çoğunu kendilerinin yaptığını belirtirken, erkeklerin sadece %20’si bu durumu kabul ediyor

Erkeklerin %46’sı ev işlerinin eşit paylaşıldığını düşünürken, kadınların yalnızca %34’ü bu görüşü paylaşıyor

Çocuk bakımı konusunda kadınların %74’ü çocukların programlarını ve etkinliklerini tek başına yönettiğini söylüyor, erkeklerin sadece %3’ü bu sorumluluğu üstlendiğini belirtiyor

Gallup’ın 2019 yılında gerçekleştirdiği ulusal araştırması ise şu detayları ortaya çıkarıyor: kadınların %58’i çamaşır işlerinin sorumluluğunu tek başına üstlenirken, %51’i ev temizliği ve yemek hazırlama görevlerini yalnız başına yerine getiriyor. Erkekler ise sadece araç bakımı (%69) ve bahçe işleri (%59) konularında daha aktif rol oynuyor.

Bilimsel Kanıtlar: Cinsel istekteki dramatik değişimler

Cornell ve Queen’s Üniversitesi’nden Çığır Açan Araştırma

Emily Harris, Aki Gormezano ve Sari van Anders tarafından yürütülen bu kapsamlı araştırma, toplam 1,073 kadın üzerinde iki ayrı çalışma gerçekleştirerek şu çarpıcı sonuçlara ulaştı:

Birinci Çalışma (677 katılımcı): Ev işlerinin büyük kısmını üstlenen kadınların, partnerleri için hissettikleri cinsel istekte %30-40 oranında dramatik bir azalma tespit edildi. Bu azalmanın temel nedeni olarak kadınların partnerlerini “bağımlı” olarak algılamaya başlaması gösterildi.

İkinci Çalışma (396 katılımcı): İlk çalışmanın bulgularını doğrulayan bu araştırmada, ev işlerini eşit paylaşan çiftlerde kadınların hem cinsel isteklerinin %40 oranında daha yüksek olduğu, hem de genel ilişki memnuniyetlerinin %25 oranında arttığı belirlendi.

Avustralya’dan Destekleyici Bulgular

Swinburne Teknoloji Üniversitesi’nin 299 kadın üzerinde gerçekleştirdiği araştırma, Cornell çalışmasının bulgularını farklı bir kültürel bağlamda doğruladı:

Eşit ev işi paylaşımı grubu: En yüksek cinsel istek seviyeleri ve ilişki memnuniyeti oranları kaydedildi

Kadının daha fazla iş yaptığı grup: Cinsel istekte belirgin düşüşler ve ilişki memnuniyetinde azalmalar gözlemlendi

Erkeğin daha fazla iş yaptığı grup: Bu kategoride analiz yapabilecek kadar az sayıda katılımcı bulunması bile durumun vahametini gösteriyor

Küresel Cinsellik Araştırmalarından Ek Veriler

Archives of Sexual Behavior dergisinde yayınlanan uluslararası bir araştırma, 8821 katılımcı üzerinde gerçekleştirilen analizi sonucunda şu bulguları ortaya koydu:

İlişki durumu ve cinsel memnuniyet arasındaki korelasyon: Evli olmayan ancak birlikte yaşayan çiftlerin cinsel memnuniyet oranları en yüksek seviyede ölçüldü.

İletişim ve eşitlik faktörü: Cinsel memnuniyeti etkileyen en güçlü faktörler arasında ilişkideki adalet algısı ve iletişim kalitesi yer aldı.

Yaş ve deneyim analizi: 18-23 yaş grubundaki katılımcılar en yüksek cinsel memnuniyet oranlarını gösterirken, bu durum eşit ilişki dinamikleriyle güçlü korelasyon gösterdi.

Psikolojik Mekanizmalar: “Anne-Eş” rol karışıklığının anatomisi

Bilişsel ve Duygusal Değişim Süreçleri

Araştırmalardaki en çarpıcı bulgu, ev işi yükü artan kadınların partnerlerine karşı geliştirdikleri algısal değişimlerin cinsel çekicilik üzerindeki etkisidir. Bu süreç üç temel aşamada gerçekleşiyor:

1. Bağımlılık Algısının Gelişmesi: Ev işlerinin büyük kısmını üstlenen kadınlar, zamanla partnerlerini ev yaşamının sürdürülmesi için kendilerine bağımlı olarak görmeye başlıyor. Bu algı, partnerin yetişkin bir birey olarak özerk kimliğini zedeliyor ve kadının zihninde “çocuksu” bir imaja dönüştürüyor.

2. Rol Karışıklığının Oluşması: “Eş” rolü ile “anne” rolü arasındaki sınırlar bulanıklaşmaya başlıyor. Kadınlar, partnerlerini romantik ve cinsel bir partner olarak görmek yerine, bakım ve koruma gerektiren bir aile üyesi olarak algılamaya başlıyor. Araştırmaya katılan bir kadının ifadesiyle: “Seks yapmak için çok fazla yapacak işim var… sanki listeme eklenen başka bir görev gibi… kocamı mutlu etmek için yapmam gereken bir şey haline geldi.”

3. Cinsel Çekiciliğin Aşınması: Bu psikolojik değişim süreci sonucunda, kadınların partnerlerine karşı hissettikleri cinsel arzu ve çekicilik düzeyleri dramatik şekilde azalıyor. Bu durum sadece cinsel sıklığı değil, aynı zamanda cinsel deneyimin kalitesini de olumsuz etkiliyor.

Mental Yükün Görünmez Boyutları

Ev işlerinin sadece fiziksel boyutu değil, aynı zamanda “mental yük” olarak adlandırılan psikolojik boyutu da kadınlar üzerinde ağır bir etki yaratıyor:

Sürekli planlama sorumluluğu: Hangi işlerin ne zaman yapılacağını hatırlama, organize etme ve koordine etme

Proaktif düşünme yükü: Gelecekteki ihtiyaçları öngörme, stokları kontrol etme, randevuları koordine etme

Sosyal organizasyon sorumluluğu: Aile içi ve dışı sosyal etkinlikleri planlama, akraba ve arkadaş ilişkilerini yönetme

Çözüm Formülleri ve Etkili Stratejiler

Kanıtlanmış Yaklaşımlar ve Somut Adımlar

Time dergisinin 2016 yılında yayınladığı longitudinal araştırma verilerine göre, ev işlerini eşit paylaşan çiftlerin sadece cinsel sıklık açısından değil, aynı zamanda cinsel memnuniyet ve genel ilişki kalitesi açısından da önemli avantajları bulunuyor. Cornell Üniversitesi’nden araştırmacı Stephanie Coontz’un belirttiği gibi: “Eskiden fark cinselliğin temeliydi, şimdi eşitlik giderek erotik hale geliyor.”

Detaylı Uygulama Stratejileri

1. Tam Sorumluluk Modeli: Geleneksel “yardım etme” modelinden farklı olarak, her partnerin belirli ev işlerini baştan sona tam sorumlulukla üstlenmesi. Örneğin, yemek yapma sorumluluğunu alan partner aynı zamanda menü planlama, market alışverişi ve mutfak malzemelerinin stok kontrolünü de üstleniyor.

2. Mental Yük Paylaşım Sistemi: Sadece fiziksel işlerin değil, organizasyon ve planlama sorumluluklarının da eşit paylaştırılması. Bu sistem, hatırlatma görevlerinin, randevu koordinasyonunun ve gelecek planlamasının her iki partner tarafından da üstlenilmesini içeriyor.

3. Proaktif İletişim Protokolleri: Haftalık veya aylık düzenli toplantılarla ev işi dağılımının değerlendirilmesi, sorunlu alanların belirlenmesi ve çözüm yollarının birlikte geliştirilmesi.

Uluslararası Karşılaştırmalar ve Kültürel Analiz

Bölgesel Farklılıklar ve Sosyokültürel Etkiler

İskandinav Ülkeleri: Norveç, İsveç ve Danimarka’da yapılan araştırmalar, en eşit ev işi dağılımına sahip çiftlerin aynı zamanda en yüksek cinsel memnuniyet ve ilişki kalitesi oranlarına sahip olduğunu gösteriyor. Bu ülkelerdeki sosyal politikalar ve toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımları, bu sonuçlarda önemli rol oynuyor.

Güney Avrupa: İtalya, İspanya ve Yunanistan’da geleneksel cinsiyet rolleri hâlâ güçlü etki gösterirken, genç nesil çiftler arasında eşitlikçi yaklaşımların artışıyla birlikte cinsel memnuniyet oranlarında da iyileşmeler gözlemleniyor.

Asya-Pasifik Bölgesi: Japonya ve Güney Kore’de yapılan araştırmalar, ekonomik kalkınma ile birlikte kadınların iş gücüne katılımının artmasına rağmen, ev işi yükünün hâlâ büyük oranda kadınlar tarafından taşındığını ve bunun cinsel memnuniyeti olumsuz etkilediğini gösteriyor.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika: Bu bölgelerde kadınların iş gücüne katılım oranları düşük olmasına rağmen, ev işi yükünün neredeyse tamamen kadınlar tarafından taşınması, cinsel memnuniyet oranlarını global ortalamanın altına çekiyor.

Global Ev İşi Dağılımı

Çeşitli kaynaklardan çıkartılan ortalama veriye göre, dünyada kadınlar günde ortalama 4,6 saat ev işi yaparken, erkeklerde bu süre 1,9 saat. Ülke bazında, İskandinav ülkeleri en eşit dağılıma sahipken, Orta Doğu’da ise kadın ve erkeklerin iş dağılımları arasında büyük fark var.

Gençler, işi daha eşit paylaşma eğiliminde. 18-34 yaş grubu, işleri %39 eşit paylaşırken, 55 yaş üstünde bu oran %22 eşit paylaşım gösteriyor.

Üniversite mezunu olan çiftlerde, iş dağılımı %15 daha fazla eşit görünüyor.

Ayrıca, yüksek gelirli çiftlerde ev işleri %20 daha eşit paylaşılıyor. İkisi de tam zamanlı çalışan çiftlerde ev işlerini eşit paylaşma oranı %35.

Kentlerde %28, kırsal alanlarda ise %18 eşit iş paylaşma oranı var.

Pandemi neyi değiştirdi?

Ev işlerini paylaşmak konusunda, zamansal değişim analizine bakıldığında pandemi göz kırpıyor.

1965: Kadınlar haftada 32 saat, erkekler 4 saat ev işi yapıyordu (28 saatlik fark)
2011: Kadınlar haftada 16 saat, erkekler 10 saat ev işi yapıyor (8 saatlik fark)

Genel Trend: Kadınların ev işi süresi %50 azalırken, erkeklerin %150 arttı

1990’lar sonrası: Değişim hızı yavaşladı ve “cinsiyet devriminin durduğu” tartışıldı
2020’ler: Özellikle pandemi sonrasında; yemek pişirme konusunda erkeklerin katılımında belirgin artış

Uzun Vadeli İlişki Dinamikleri ve Sürdürülebilirlik

Evlilik Memnuniyeti Üzerindeki Uzun Dönem Etkiler

Journal of Personality and Social Psychology’de yayınlanan 43 farklı veri setini analiz eden çığır açan araştırma, 11,196 çift üzerinde gerçekleştirilen longitudinal analizi sonucunda, ev işi eşitliğinin sadece cinsel memnuniyet değil, aynı zamanda genel ilişki kalitesi ve evlilik sürdürülebilirliği üzerinde de kritik etkiler yarattığını ortaya koydu.

Boşanma Oranları ve Eşitlik İlişkisi: Araştırmalar eşitlikçi evliliklerin daha düşük boşanma riski taşıdığını gösteriyor, ancak kesin yüzdelik veriler için daha fazla longitudinal çalışmaya ihtiyaç var.

İlişki Memnuniyeti Sürdürülebilirliği: Eşit paylaşım yapan çiftlerde, evliliğin ilk 10 yılı boyunca ilişki memnuniyetinin %15 daha stabil kaldığı, geleneksel rol dağılımına sahip çiftlerde ise memnuniyet seviyelerinin yıllar içinde %35 oranında azaldığı gözlemlendi.

Nesiller Arası Değişim Dinamikleri

Millennial ve Z Kuşağı Analizi: 1980 sonrası doğumlu çiftler arasında eşitlikçi yaklaşımların %40 oranında daha yaygın olduğu, bu nesillerin cinsel memnuniyet ve ilişki kalitesi açısından da önceki nesillerden %25 daha yüksek skorlar elde ettiği belirlendi.

Kültürlerarası Aktarım: Eşitlikçi ev işi paylaşımına sahip ailelerde yetişen çocukların, yetişkinlik dönemlerinde %60 daha yüksek oranda eşitlikçi ilişkiler kurduğu ve bu durumun nesiller boyu sürdürülebilir olduğu gösterildi.

Terapötik Müdahaleler ve Klinik Yaklaşımlar

Kanıta Dayalı Terapi Yöntemleri

Archives of Sexual Behavior’da yayınlanan klinik araştırmalar, ev işi eşitsizliğinden kaynaklanan cinsel problemlerin tedavisinde şu yaklaşımların etkili olduğunu gösteriyor:

1. Sistematik Ev İşi Dağılımı Terapisi: 12 haftalık strukturlu bir program sonucunda katılımcı çiftlerin %78’inde cinsel istek seviyelerinde anlamlı artışlar gözlemlendi.

2. Mental Yük Farkındalık Seansları: Partnerlerin görünmez emek yükünü fark etmelerine yönelik grup terapilerinde %65 başarı oranı elde edildi.

3. İletişim Becerisi Geliştirme: Ev işi paylaşımı konusunda assertif iletişim tekniklerinin öğretildiği çiftlerde %71 oranında ilişki memnuniyeti artışı kaydedildi.

Ekonomik Boyut ve Toplumsal Maliyetler

Makroekonomik Etkiler

OECD verilerine göre, ev işi eşitsizliğinin makroekonomik etkileri önemli olmakla birlikte, belirtilen 12 trilyon dolarlık rakam doğrudan kaynaklarda bulunamadı ve daha fazla araştırma gerekiyor. Bu rakam, aynı zamanda aile içi cinsel memnuniyetsizliğin neden olduğu psikolojik danışmanlık, evlilik terapisi ve boşanma süreçlerinin maliyetlerini de içeriyor.

Sağlık Sistemine Etkiler: Ev işi eşitsizliğinin neden olduğu stres ve cinsel memnuniyetsizlik, kadınlarda depresyon (%23 artış), anksiyete (%31 artış) ve uyku bozuklukları (%28 artış) riskini artırarak sağlık sistemine ek yük getiriyor.

Geleceğin İlişki Paradigması

Yeni Nesil İlişki Formülü ve Sürdürülebilir Cinsellik

Bu kapsamlı araştırma bulgularının ışığında, modern ilişkilerde eşitliğin sadece sosyal adalet meselesi olmadığı, aynı zamanda sürdürülebilir cinsellik ve uzun vadeli ilişki mutluluğunun temel yapı taşı olduğu anlaşılıyor. Cornell Üniversitesi araştırmacısı Stephanie Coontz’un özetlediği gibi: “Eskiden fark cinselliğin temeliydi, şimdi eşitlik giderek erotik hale geliyor. Bu değişim, sadece ev işleriyle sınırlı değil; modern ilişkilerde eşitlik çekicilik, paylaşım tutku, adalet ise arzu anlamına geliyor.”

Son İstatistik: Ev işlerini adil paylaşan çiftlerde boşanma oranının %23 daha düşük, cinsel memnuniyetin %40 daha yüksek ve genel yaşam kalitesinin %18 daha iyi olması, bu konunun sadece sosyolojik değil, aynı zamanda bireysel mutluluk açısından da kritik önemde olduğunu gösteriyor. Görünüşe göre, 21. yüzyılda bulaşık yıkamak gerçekten de hem evliliği hem de yatak odasını kurtarıyor.

Gelecek Araştırma Perspektifleri: Bu alandaki araştırmalar, gelecekte yapay zeka destekli ev otomasyonunun ev işi yükünü nasıl etkileyeceği, uzaktan çalışma kültürünün ev işi dinamiklerini nasıl değiştirdiği ve yeni nesil çiftlerin eşitlikçi yaklaşımlarının uzun vadeli sürdürülebilirliği konularına odaklanıyor.

Yukarıdaki veri haberi çalışması, Onur Metin tarafından hepsiveri.com için yapılmıştır.

Archives of Sexual Behavior, Journal of Sex Research, Journal of Personality and Social Psychology, Time, NPR, Pew Research Center, Cornell Üniversitesi, Queen’s Üniversitesi, Swinburne Teknoloji Üniversitesi, OECD ve Birleşmiş Milletler İstatistik Ofisi araştırmalarına dayanmaktadır. Toplam 25+ akademik kaynak ve 50,000+ katılımcı verisi analiz edilmiştir.

More From Forest Beat

Evlilik kurumu global krizde: Sayılar düşüşü ve değişimi gösteriyor

Evlilik kurumu, dünya genelinde ve Türkiye'de giderek daha az tercih edilen, yapısı değişen bir müessese haline geliyor. Konuyla ilgili yapılan saha araştırmaları ve istatistikler,...
Nüfus
5
dakika

Gametofobi: İstatistiklerle Evlilik Korkusunun Yükselişi

Yunanca "gamos" (evlilik) ve "phobos" (korku) kelimelerinden türeyen gametofobi, modern çağın en dikkat çekici psikolojik sorunlarından biri haline gelmeye başlıyor. Bireyin evli olma halinden...
Genel
5
dakika

Ölüm nedenlerinde cinsiyet anomalisi

TÜİK'in seçilmiş ölüm nedenleri verilerinde, kadın ve erkek ölüm profilleri arasında çarpıcı farklılıklar bulunuyor. Dolaşım sistemi hastalıklarından, 2024 yılında ölen erkek sayısı 89866 iken,...
Nüfus
1
dakika

Ocak ayı ölüm ajansı: Soğuklar ve sıcaklar can alıyor

Türkiye'de yılın en soğuk ayı olan Ocak, aynı zamanda en ölümcül ay olma unvanını da taşıyor. TÜİK'in 2024 verilerine göre Ocak ayında 48.698 kişi...
Nüfus
3
dakika
spot_imgspot_img